Yarının ne olacağını bilmiyoruz değil mi?
Geçtim yarını bugünü bile…
İlk çağlardan itibaren doğum ile beraber yaşam iç güdüsü, çoğalma güdüsü gibi kodlanmalarla yaşaya gelen insanlık nice savaşlar görmüş, nice zulümler işkenceler görmüş olmasına rağmen hayatta kalma arzusu hep filizlenmiştir.
Bunun en gerçekçi öykülerinden biri de ‘Piyanist’ filminde anlatılmaktadır.
İzlerken azınlık sorunları kafamda döndü durdu ancak hayatta kalan son insan bile yiyecek ve su bulma ümidiyle hayata tutunmakta…
Öyleyse gerçekliğini çoğu zaman unuttuğumuz Covid’i tekrar hatırlatmak isterim.
Bir şekilde hayatta kalmaya çalışırken tedbirsiz olmak imkansız gibi görünüyor.
Bu yaşama arzusu gerçeği bizimle beraber nefes alırken yaşamın kötüleşerek değil iyiye giderek ilerlemesini istemek çok olağan…
Herkesin eşit yaşaması gerekliliği; nefes alma, barınma, sağlık hizmetlerinin herkese eşit dağılması gerekliliği (ki aslında bunlar çabasız gerşekleşiyor olmalıydı) aklımızda hep dönsün.
Sokakta vicdanımızın sesine kulak tıkayamadığımız yardım isteyen insanları gördüğümde en çok bunu düşünürüm; neden dilenmek zorunda kalsınlar ki?
Sizler nasıl düşünürsünüz bu konuda istişare edelimm?
Biz konuşurken temennim; bugünü hakkıyla, farkında olarak yaşabilmek… Mutlu ve sağlıklı günler dilerimm?

.

.

.
Uzm. Psikolojik Danışman/ Klinik Psikolog/ Psikoterapist Songül Çavdar