Seni Seviyorum.. Sana aşık oldum…

Sensiz nefes alamam!

Ölüyorum sensiz!

Benim kadar sevmiyorsun.

Bu kadar seven bunu yapmaz! Allah belanı versin!

ÖI!

Senden nefret ediyorum.

Gitme tamam!.. Buradan itibaren kulak çınlaması… Çok zıt görünmlü bu kelimeler bir kişide toplanabiliyor ve bu bi bozukluk şeklinde adlandırılıyor.

Okurken bi duygunuz oluştu değil mi?

Ya ne saçma diyorsunuz, ya aynı ben, o, bu, şu… Bu noktada önemli

olan, bir şeylerin sizi yıprattığını farkettiğinizde o bir şeylere patolojik bir şekilde bağlanmamanız gerektiği…

Kendinizin kıymetini bilmeniz gerektiği… Duygularınız, siz, yaşadıklarınız o kadar kıymetli ki.. Bunu size kasti acı verir boyutlarda kullanan insanlara fırsat vermeyin. Bir nokta daha var ▲ Bu konuyu enstitüde çalışırken sıklıkla şu cümleyi kullanmıştık; I hate you, don’t leave me! Yani senden nefret ediyorum, beni terk etme ! O kadar hassaslaşma, o kadar yıpranmaya rağmen terk edilmenin korkularına katlanamamak…

Tamam, her duygumuzun farkına varıp, kendimizi yıprattırmamayı misyon edineceğiz, haklarımızın, duygularımızın sonuna kadar arkasında durucağız. Ancak bunu anlamayana, beni terk etme deyip yalvarmanın anlamı var mı? Daha öncede paylaştığım gibi; gidene dur demiyoruz, gitmesi gerekene de gitme, terk etme demiyoruz. Acı çektiğimiz yerde, haksızlığa uğradığımız anlarda, belki sözlü sözsüz şiddet, aşağılanma altındayken bile sırf karşı tarafa alıştığımızdan, ayrışamadığımızdan ‘gitme demek? Sizce ne kadar daha bizi yıpratır?

Bu döngüleri kırmaz isek bir ömürlük yıpranmanın altına bir anlamda imzamızı atmış oluyoruz. Ama hayat kısa, muazzam fırsatlarla donatılı bir yaşam var dışarıda..! Kendinizi, hayatınızı sevin…

Kıymetini bilin… Döngüler kırılıyorsa kırılsın! Yeterki inanın siz kendinize.

.

.

.

Uzm. Psikolojik Danışman/ Klinik Psikolog/ Psikoterapist Songül Çavdar