BENİ SEV!
‘Beni sevsin diye ona çok uyumlanıyorum, neredeyse hiç bi fikrimi söyleyemiyorum.
Onun sevdiği yemekleri yiyoruz, o trafikten sıkılıyorsa onun istediği yakın yerlere gidiyoruz.
O beni terketmesin diye bi çok hakareti kaldırıyorum, aldatılmayı bile yuttum hatta hem de defalarca.
Bu annem babam içinde geçerli ki; babam kızmasın sinirlenmesin diye bi bakışıyla dondurmasın diye etrafında pervane oluyorum.
Annemde farklı versiyonu, o da küsüyor günlerce, hastalanıyor bir de üzerine…
Ve ben yine onların istediklerini, kendi istemediklerime rağmen, yaparken buluyorum kendimi…’
Diye konuştuk bir danışanımla…
Ne ara değiştik bu kadar. Ne ara kendimiz olmaktan çıktık başkaları için…
Geçtiğimiz sene kıymetli hocam Tahir Özakkaş’ın söyleşisinde şunları dinlemiştim;
Diğergam olmak ve bencil olmak. Verici ve fedakar olmakta sıkıntı yok, bunu bencillik noktasına taşımamak burdaki önemli nokta. Diğergam insanlarız bizler zaten… Misafirin önüne meyve tabağı koyarken iri taneli, güzel olanları veririz, kahvenin köpüklüsünü ikram ederiz, sadece misafire ikram edicek kadar yemek varsa aç kalırız ve ben tokum deriz. Bencillik bizim kültürel kodlarımızda zaten tanınmayan bir kelime.
Ne ara bu hale geldik ben de bilemiyorum. Ancak şunu iyi biliyorum, sürekli fedakarlık yapmakta bizim ailelerimizden bizim kodlarımıza geçiyor. Anne babaya iyi olmaya çabalayan küçük çocuk yıllarca etrafındakilere de iyi görünmeye çalışır, fekadar birisi olur çıkar, olduğu gibi kabul edilmeyeceğini düşünür, o aile döngüsüne ise bugün ki ilişkilerinde çokça düşer. Çok üzücüdür bu durum. Bundan yorulur yorulmasına da, bir dur diyemez…
Diyemez çünkü içinden gelen bir şey vardır, sevilme isteği!
Bu yüzden terapiler çok büyük önem teşkil eder, aslında sağlıklı sevgi, öz sevgi diye de bir şey vardır…

.

.

.

Uzm. Psikolojik Danışman/ Klinik Psikolog/ Psikoterapist Songül Çavdar