Neye inanmak istiyorsa ona inanan beyinlerimiz…
Neyi tercih ediyorsak o yolda yürüyen mantıklarımız.
Hanigisi kolaysa (bazıları için zoru seçmek onun yararına ve kolayınadır) onu tercih etmelerimiz…
Siyaseti; inanmak istediğimiz gibi yorumlamamız.
Savaşı stratejk hamlelere dayandırmalarımız. (!)
Gerçekleri kabul edemeyen bedenlerimiz…
Kendimizce (ki oldukça milyar insanız) aklileştirip uygulamalarımız.
Başına ‘En’ koyduğumuz sıfatları kendimize, iyiden ya da kötü yönden hızlıca yapıştırmalarımız.
Yani ya hiç duymayıp ya da duyacak kötü şeyleri arayıp bulmalarımız…
En neticede bir toprağın altına girişimiz(ama kaçarak ama ölerek) Yine insan oluşlarımız…

Her şeyin süreli ve bizim gördüğümüz gözle canlı olduğunu düşünürsek, kimsenin ve dahi hareketlerinin o kadar da anlamlı olmadığını düşünüyorum.
Bana hala anlamlı gelen tek şey anlayış. Birini anlayabilme becerisi. Ve gerçeklik. Kimilerinin yadırgadığı, kimilerin bucak kaçtığı gerçeklik.
Bu uğurda yaşamaya ve bunu yaymaya(yani çalışmaya) devam edeceğim…

Uzm. Psikolojik Danışman/ Klinik Psikolog/ Psikoterapist Songül Çavdar