‘Affetmek’ dedim…
‘Ne kadar zor. Acı veriyor bir kere. Onu mu affedicem? Kapımda yatsa, ölse yine affetmem’ dedi danışanım.
Haklıydı. Canı yanmıştı, hem de çok. Konu bizim aramızda tabiki ama şahsi kanaatim var bu yönde: İkiye ayrılır affetmeler Songülcede.
1- Hatasının gerçekten farkında mı ?
2- Bu hayatı ilk kez mi yapıyor?
3- Gerçekten kendini affettirmeye çalışırken samimi mi?
.

.
1- Defalarca aynı hayatı yaptı ve yanlız kalamadığı için mi affettirmeye çalışıyor?
2- Samimiyet yok ekstra abartı mı var ? (senin için ölürüm, her şeyi yaparım gibi)
3- Nasıl bir duygu durumundaydı yaptığı hatada?
Eğer şimdiye kadar böyle bir hatasıyla karşılaşmadıysanız, üstelik bu hata ona sağlam bir ders olduysa sizi anlaması konusunda, bu konuyu konuşup belki yardım alıp, paralel zamanda düşünebilirsiniz belki ‘affetmeyi…’
Gözleri ağlamaktan kıpkırmızıydı danışanımın, hayat zehir olmuştu o günden beri… Ancak kendi döngüleri sebebiyle bu hataların olmasına taban hazırlamasıyla yüzleşmişti o gün seansta… Ağır gelmişti… Bu yüzden affetmemek bazen çok daha ağır gelir. İki tarafında hatalarının farkına varıp bunu konuşabilmesi muazzam bir olaydır, çok zor olsada…
Affetti… Ve ilk planlamamız; affedilen konuyu her başka bir olaya sinirlendiğinde ısıtıp ısıtıp karşıdakinin önüne koymamasıydı. Bu hata defterini her iki tarafta sonsuza kadar kapattı, çünkü adına ikiside ‘hata’ demişti.
Bir nehir gibi aktılar ondan sonra… Uyumu keşfettiler..! Doğal ve samimi olmayı, güzelden bakmayı, olduğu gibi kabul etmeyi deneyimlediler. Büyük, affedilemez hatalar yapmadılar.
Tüm bu sürece dahil olmak ise çok keyif vericiydi, en sevdiğin dizinin sezon finalini izler gibiydim… Sanırım en güzel olan her şeyden daha güzel bir şey varsa o da seanslarında bir akarsu gibi coşkuyla akması ve sonuca ulaşması…

.

.

.

Uzm. Psikolojik Danışman/ Klinik Psikolog/ Psikoterapist Songül Çavdar