Kanırtmak…
Israrla kanırtmak.
İnanana kadar kanırtmak, yine de inanmamak.
Sevildiğine inanmamak.
Sadakatine inanmamak.
Duygularına inanmamak.
Dibine kadar kanırtıpta pes ettirdiğinde ise ‘ Hah bak gördün mü? Sevmiyormuş işte . Dediğime geldik’ düşüncesine çok rahat inanmak.
Sevilmediğine inanmak.
Güvensizliğine inanmak.
Kötü duygularına inanmak.
Bunlar ise çok kolaydır.
Bu hikayelerin suçluları yoktur. İnanmayan ve kanırtan taraf temelde bakım vereninden güven duygusunu tamamen alamamış, yetinememiştir.
Karşısına çıkan herkeste aynı ebeveyn döngüsünü canlandırır durur. Bildiği yolu arar. Güvensiz, sevgisiz hissettiği çorak toprakları arar.
Ne kadar sevilirse sevilsin güvenemez. Çünkü kendisi de kendisini sevilesi görmemiştir. Kendini sevemediği yerde, başkasının onu sevdiğine inanamaz…
Canla başla sevgisini gösteren kişi ise; ona yetememekten usanır, kendi göremediği sevginin peşine düşer ve pes eder.
Çözümsüz gibi değil mi ?
Evet çözümsüz…

.

.

.

Uzm. Psikolojik Danışman/ Klinik Psikolog/ Psikoterapist Songül Çavdar