Acılar…
Çok acı ayrılıklar…
Belki ölümler…
Belki ilişki bitirmeler…
Belki terkedilmeler ya da yollar, mesafeler…
Hepsi acı.
Ama nasıl oluyorda kimini çok sarsıyor? Kimini daha az…
Ya da ayrılıklar neden bu kadar acıtıyor? Bu normal mi?
Elbette normal.
Birlikte geçirdiğiniz vakit, onun sesi, onun kokusu, artık tanıdığınız bir partner haline gelmiş olması, belki alışkanlığınız olması… Tüm bunlardan vazgeçiyor olmak zor tabi ki… Üzülmekte normal…
Ancak bir yere kadar..!
Olası ilişkinin tanımını yapıyorum; iki insan kendi hayat yolunda yürürken, kendini sevebilir bir yapıdayken, karşısına biri çıkar ve onu mutlu eder, onu sever .. Hayat yolunda ona eşlik eder. Senkron giderler. Elleri bile havada çabasız buluşur, kavuşur… Bir ırmak gibi çağlarlar. Ona zorluklar çıkarmalar, kavgalar, çatışmalar üzerine değilde ona değer verme, onu mutlu etme üzerine bir ilişki kurulur karşılıklı…
Olmuyor mu?
Her iki taraf birlikte yürüme kararı aldığı yolu, ayrı ayrı yürümeye karar verirler. Elbette anılar, yaşananlar için üzülünür, ancak delirircesine değil. Ayrılmayı tercih eden insanlar terkedilmişlik psikolojisine düşmemelidirler. Bir müddet sonra o üzüntü yerini normal döngüsüne bırakır. Kişiler hayatlarına devam eder. Çünkü tek başına da yaşayabilir olmayı becermesi gerekmektedir.
Ama bakıldığında bu bilgiye o kadar uzağız ki…
Aslında tekiz, tek geldik ve tek öleceğiz. Dolayısıyla tek başına yaşamayı biliyor olmamız gerekiyor. Birisi olursa eyvallah, mutlu mesut gidersiniz, olmazsa dünyanın sonu olmuyor … Yaşamaya devam. Çünkü aslında kendini sevdiğin, tek başına olduğun, böylede keyif alabileceğin bir hayata doğdun. Bu doğru bilgiyi sindirmemiz lazım… ?
.
.
.
.
Uzm. Psikolojik Danışman/ Klinik Psikolog/ Psikoterapist Songül Çavdar
Siz de fikrinizi belirtin